СЕМНАДЦАТАЯ СЕРИЯ
Ali: | Biraz daha mı arasaydık Kemal Amca? | Может, еще немного поищем, дядя Кемаль? |
Kemal Amca: | Her yere bakmadınız mı? | Вы разве не везде искали? |
Ali: | Baktık ama… | Да, но… |
Kemal Amca: | Ee köyden kaçıp gitmişlerdir demek ki. Boşuna daha fazla arayıp vakit harcamanın lüzumu yok. | Ну, значит, они сбежали из деревни. Тогда нет необходимости дольше искать их и тратить на это время. |
Ali: | Ama ne işler karıştırıyorlar da öğrenemedik. Eğer kötü bir amaçları varsa tekrar bir yolunu arayıp bulmazlar mı? Ah biraz daha dikktli olabilseydim! | Но мы так и не узнали, что они замышляют. Если у них плохие намерения, они снова могут что-нибудь придумать. Ах, надо было мне быть повнимательней! |
Kemal Amca: | Bu kadar yükleme kendine. Senin bir hatan yok. Hatta… | Не бери всё на себя. Ты ни в чем не виноват. Даже… |
Ali: | Hatta? | Даже… |
Kemal Amca: | Ben burada olmasam bile senin köyü böyle tehlikelerden koruyabileceğini, insanlara yol gösterebileceğini biliyorum. | Даже если меня здесь не будет, я знаю, что ты сможешь защитить деревню от подобных опасностей и указать людям правильный путь. |
Ali: | Neden öyle söylüyorsun Kemal Amca? Sen olmasan da ne demek? | Почему ты так говоришь, дядя Кемаль? Что значит «если меня здесь не будет»? |
Kemal Amca: | Biliyorsun Ali, ben her zaman burada yaşamıyordum. | Ты же знаешь, Али, что я не всегда жил здесь. |
Ali: | Yoksa eski yaşadığın yere geri dönmeyi mi düşünüyorsun? | Ты собираешься вернуться туда, где жил прежде? |
Kemal Amca: | Kim bilir. | Кто знает. |
Zekâi: | Haydi çıkıp alalım işte. Neyi bekliyoruz? | Давай пошли и отберём её. Чего мы ждем? |
Ruhi: | Şimdi olmaz. Sen daha şuraya çıkana kadar görürler bizi. Arkalarını dönmelerini bekleyelim. | Сейчас нельзя. Ты еще вылезти не успеешь, как они увидят нас. Подождем, пока они повернутся к нам спиной. |
Karaca: | Bu kitap mı yani seni buraya getiren? | Так это эта книга принесла тебя сюда? |
Emiray: | Evet. Anlattıklarıma inanması zor biliyorum. Ama sana bir şey göstereceğim şimdi. Bir önceki bölümün tamamlanması gerek artık. Dün gece kitabı özellikle açmadım hiç. Hâlâ boş. Al şimdi kitabı. | Да. Я знаю, что в мой рассказ трудно поверить, но я тебе сейчас кое-что покажу. Предыдущая глава, наверно, уже завершилась. Прошлой ночью я специально не открывал книгу. Тут еще пусто. Теперь возьми книгу. |
Karaca: | Ne yapacağım ki? | И что мне делать? |
Emiray: | Bu sayfaya bak şimdi. | Теперь смотри на эту страницу. |
Karaca: | Bir şey yazıyor burada ama okuyamıyorum. | Тут что-то написано, но я не могу это прочитать. |
Emiray: | O önemli değil, bekle sadece. | Это не важно, просто жди. |
Karaca: | Niye bekleyeceğim Emiray? Hiçbir şey anlamıyorum. | Чего мне ждать, Эмирай? Я ничего не понимаю. |
Emiray: | İşte bak! Bölüm tamamlanmaya başladı. | Вот, смотри! Глава заканчивается. |
Kitap: | GERİ AL | ЗАБЕРИ! |
Karaca: | Bu yazılar… Bu yazılar kendi kendine çıkıyor! | Эти надписи… Эти надписи сами появляются! |
Emiray: | Evet. Her bölüm tamamlandığında böyle oluyor. | Да. Так происходит каждый раз, когда глава заканчивается. |
Karaca: | Gözlerimle görmesem inanmazdım gerçekten. Sonra ne oluyor peki? | Если бы я сам это не видел, не поверил бы, честно говоря. А что происходит потом? |
Emiray: | Sonra da tamamlamam gereken yeni bölümün ipucu çıkıyor. Ver, bak. Onu da göstereceğim sana. İşte bu da yeni ipucu. Bölümün başlığı gibi bir şey. | Потом появляется подсказка, помогающая закончить новую главу. Дай, смотри. Я тебе и это покажу. Вот это новая подсказка. Что-то вроде названия главы. |
Ruhi: | Şimdi! | Теперь! |
Karaca: | Ne yazıyor? | Что там написано? |
Emiray: | Geri al yazıyor. | Так написано: забери. |
Karaca: | Geri al mı? Neyi? | Забери? Что? |
Emiray: | Şimdilik ben de bilmiyorum. Genelde ipucu yazdıktan sonra bir şeyler oluyor ve ben de o zaman anlıyorum ne yapmam gerektiğini. | Пока я и сам не знаю. Обычно после появления подсказки что-то происходит, и тогда я понимаю, что мне нужно делать. |
Karaca: | Siz! | Вы! |
Zekâi: | Biz ya! Ver o kitabı bana! Ver kitabı dedim sana! | Да, мы! Дай мне книгу! Дай книгу, говорю тебе! |
Emiray: | Vermem! Asla! | Не дам! Никогда! |
Karaca: | Çekil! Çekil önümden! | Уйди! Уйди с дороги! |
Zekâi: | Gidebilecek bir yerin kalmadı işte. Eninde sonunda kitabı bana vereceksin. | Тебе некуда отступать. В конце концов, ты мне отдашь книгу. |
Emiray: | Sen öyle san. Karaca! Yakala! | Это ты так думаешь. Караджа! Лови! |
Karaca: | Yakaladım! | Поймал! |
Ruhi: | Nereye gittiğini sanıyorsun? | И куда ты собрался? |
Zekâi: | Ruhi kaçırma sakın! | Рухи, смотри не упусти! |
Emiray: | Karaca bana at! Çabuk! | Караджа, бросай мне! Быстро! |
Ruhi: | Zekâi! | Зекяи! |
Zekâi: | Benimle oyun oynayabileceğinizi mi sandınız dünkü veletler? | Вы, что, в игры вздумали со мной играть, мальчонки? |
Emiray: | O kitap sizin değil ve asla da sizin olmayacak. Ver kitabı bana! | Эта книга не ваша и никогда не будет вашей. Отдай мне книгу! |
Karaca: | Emiray! Çekil önümden! Çekil! | Эмирай! Уйди с дороги! Уйди! |
Ruhi: | Ben bunu tutuyorum Zekâi! Sen kitabı al, kaç! Çabuk! | Я его держу, Зекяи! Бери книгу и беги! Быстро! |
Zekâi: | Bırakırsa alacağım. Bıraksana! Ne kıymetli kitabın varmış! | Я возьму, если он её отпустит. Отпусти же! Надо же какая ценная книга! |
Emiray: | Bırakmam!.. Karaca! | Не отпущу!.. Караджа! |
Karaca: | Emiray! | Эмирай! |
Hasan: | Geçtim seni! Geçtim! Gördün mü? | Я обогнал тебя! Обогнал! Ты видел? |
Bahadır: | Akıllım o senin daha önce attığın gülle. Benimki işte orada. | Умник, ты же сам это ядро кинул раньше. А мое – вон там. |
Özge: | Bahadır! | Бахадыр! |
Bahadır: | Efendim Özge. | Да, Ёзге. |
Özge: | Abimi gördünüz mü? | Ты видел моего брата? |
Bahadır: | Yoo görmedik. Niye sordun? | Нет, не видел. Почему ты спрашиваешь? |
Özge: | Hiç. Sabah o yabancı insanları aradığımızdan beri hiç görmedim de merak ettim. | Так. Я его не видела с самого утра, когда мы искали тех чужестранцев, и я беспокоюсь. |
Hasan: | Emiray da yok. Beraber vakit geçiriyorlardır kesin, merak etme. | Эмирая тоже нет. Они, наверное, вместе время проводят. Не беспокойся. |
Bahadır: | Evet birazdan çıkarlar ortaya. | Да, скоро появятся. |
Özge: | Öyle mi dersiniz? | Вы так думаете? |
Bahadır: | Öyle tabi. Gel haydi. Boşuna onları arayacağına sen de oyna bizimle. | Конечно. Иди сюда. Вместо того, чтобы зря искать их, иди с нами поиграй. |
Özge: | İyi peki. | Ну ладно. |
Bahadır: | Hem bana yenecek biri daha çıkmış olur. | Теперь я могу победить еще одного. |
Özge: | O kadar emin olma bence. Haydi bakalım. Verin bir tanesini bana. | Не будь столь самоуверен. Посмотрим. Дайте мне одно ядро. |
Bahadır: | Onu kaldıramaz şimdi, düşürür elinden. | Она даже не сможет поднять его и выронит. |
Özge: | Öyle mi dersin? | Ты так думаешь? |
Hasan: | Pek düşürecek gibi durmuyor Bahadır. | Не похоже на то, что она сейчас его выронит, Бахадыр. |
Bahadır: | Tamam. Kaldırmış olabilirsin. Zaten onu tutmak çocuk oyuncağı. Nereye kadar atabileceksin, bir de onu görelim. | Ну ладно, поднять ты смогла. И вообще держать его – проще простого. Посмотрим лучше, докуда ты сможешь бросить его. |
Özge: | Seninki neredeydi? | Твое ядро где? |
Bahadır: | İşte şurada. En uzakta olan. | Вон там. Самое далекое. |
Özge: | Haydi! Haydi! Haydi! | Давай! Давай! Давай! |
Bahadır: | Hayır! Olamaz! Hayır! | Нет! Не может быть! Нет! |
Özge: | Üzülme. Bir dahakine sen geçersin. Yani en azından denersin… | Не переживай. В следующий раз ты победишь. Ну, или хотя бы попытаешься. |
Bahadır: | Özge! Haydi sıra sende. Senin sıran dedim. | Ёзге! Давай, твоя очередь. Твоя очередь, говорю. |
Özge: | Ben oynamayacağım artık. Kaç saattir oynuyoruz. Abimler hâlâ ortada yok. Gidip onları arayacağım tekrar. | Я больше не играю. Сколько часов мы уже играем, а брат с Эмираем так и не появились. Я пойду опять искать их. |
Bahadır: | Tamam haklısın. Artık be de merak etmeye başladım. Dağılıp bakalım o zaman. | Ты права. Я тоже начал беспокоиться. Разделимся тогда. |
Hasan: | Ben de gözetleme kulelerine gideyim. Eğer köyün dışına çıktılarsa görürüm belki. | Я пойду к обзорным башням. Если они вышли за пределы деревни, может быть, я увижу их. |
Özge: | Tamam. Meydanda buluşalım o zaman. | Хорошо. Тогда встретимся на площади. |
Karaca: | Emiray buradasın! | Эмирай, ты здесь! |
Emiray: | İyi misin? | Ты в порядке? |
Karaca: | İyiyim evet. Yanımda kaldığın için teşekkürler. Ama bir ara… seni giderken görünce… | Да, в порядке. Спасибо, что остался рядом со мной. Но на секунду… когда я увидел, что ты уходишь… |
Emiray: | Yoksa seni burada öylece bırakıp gideceğimi mi düşündün? | Ты, что, подумал, что я брошу тебя здесь и уйду? |
Karaca: | Bilmem. Belki kitabı almak için. | Не знаю. Может, чтобы забрать книгу. |
Emiray: | Seni o halde bırakır mıyım hiç? Haydi gel, tutun bana. | Разве я могу бросить тебя здесь в таком состоянии? Давай, держись за меня. |
Karaca: | Kaçtılar değil mi? | Они убежали, так? |
Emiray: | Evet yetişemedim. Daha doğrusu aklım sende kaldığı için daha fazla gidemedim peşlerinden. | Да, я не смог их догнать. Точнее, я всё думал о тебе и не мог долго преследовать их. |
Karaca: | Şimdi ne yapacağız peki? | И что нам теперь делать? |
Emiray: | Bilmiyorum ama kitabı tamamlamanın bir yolu bulurlarsa dilek hakkını hiç te iyi şeyler için kullanmayacaklarını tahmin edebiliyorum. | Не знаю. Только если они догадаются, как закончить книгу, то думаю, что они не используют право на желание в хороших целях. |
Karaca: | Evet haklısın. | Да, ты прав. |
Emiray: | Sanırım kitabı sonsuza kadar kaybettim artık. Üstelik eve nasıl geri dönebileceğim hakkında da hiçbir fikrim yok. | Думаю, я навсегда потерял книгу. К тому же, я совершенно не знаю, как мне вернуться домой. |
Karaca: | Neden öyle düşünüyorsun? Belki buluruz onları. | Почему ты так думаешь? Может быть, мы найдем их. |
Emiray: | Nereye gittiklerini bilmiyoruz. Amaçlarına ulaştıklarına göre bir daha köye dönmeyecekleri de kesin. | Мы не знаем, куда они ушли. Судя по тому, что они достигли своей цели, им не надо возвращаться в деревню. |
Karaca: | Ama kitapta çıkan ipucunu hatırlasana. | А ты вспомни о подсказке, которая появилась в книге. |
Emiray: | Geri al… Kitabı mı kastediyor sence? Doğru ya! | Забери… Может, имеется в виду книга? Ну конечно! |
Karaca: | O zaman kitabı almanın da bir yolu olmalı mutlaka. O yolu bulursak ta sana yardım etmek için elimden ne geliyorsa yapacağım, söz veriyorum. | Значит, обязательно должен быть какой-то способ забрать книгу. Если мы его найдем, я обещаю тебе, что сделаю все возможное, чтобы помочь тебе. |
Bahadır: | Ne oldu? Bulamadın mı sen de? | Что случилось? Не нашла? |
Özge: | Hayır bulamadım. | Нет, не нашла. |
Bahadır: | Nereye gitmiş olabilirler ki? | Куда они могли пойти? |
Özge: | Yine Fısıldayan Orman’a gitmiş olmasınlar. | Надеюсь, что они снова не пошли в Шепчущий Лес. |
Bahadır: | Özge! Bak! Bak! Oradalar! Geliyorlar! | Ёзге! Смотри! Смотри! Вон они! Идут! |
Özge: | Abi! Neredeydiniz? Sabahtan beri sizi arıyorum. | Брат! Где вы были? Я с утра ищу вас. |
Karaca: | Ne oldu? Bir şey mi oldu? | Что случилось? Что-то случилось? |
Özge: | Hayır olmadı ama merak ettim. | Нет, не случилось, но я беспокоилась. |
Karaca: | Emiray’la birlikte tepedeydik. | Мы были с Эмираем на вершине. |
Özge: | Tepe! | Вершина! |
Bahadır: | Nasıl aklımıza gelmedi! | И как я об этом не подумал! |
Özge: | Boşuna endişe etmişim. | Зря переживала. |
Emiray: | Aslında o kadar da boşuna sayılmaz. | Ну, не так уж и зря. |
Özge: | Neden? | Почему? |
Hasan: | Bahadır! Karaca! | Бахадыр! Караджа! |
Karaca: | Ne oldu Hasan? | Что случилось, Хасан? |
Hasan: | Şu adamlar… Kaçan adamlar… | Те люди… Сбежавшие люди… |
Emiray: | Ne olmuş onlara? | Что с ними? |
Hasan: | Onları gördüm. Köyün hemen dışındalar. | Я видел их. Они у стен деревни. |